1Page is the another best creation from TEMPLATE TRACKERS
Truth Doesn't Needs the Support Of Lie


Google'ın geliştirdiği ve bu sabah duyurduğu, tüm Android telefonlara çıkması beklenen Jibe isimli platform, Whatsapp başta olmak üzere SMS'e büyük bir darbe indirecek; zira Android'lere kurulu olarak gelecek uygulama temel mesajlaşma uygulaması olacak.

Kısa mesaj servisi yani daha bilindik, yaygın adı ile SMS, artık mobil cihaz kullanıcıları tarafından unutulmaya yüz tutmuş durumda. Bunun sebebi ise sosyal medya platformlarının sunduğu, daha işlevsel mesajlaşma sistemleri. Whatsapp da bunda dahil elbette.
Çalışmalarına başlayan Google, bütün Android cihazlarda kullanılabilecek ve Rich Communications Services (RCS)'e uygun bir mesajlaşma platformu geliştirdi (RCS dünya genelinde iletişim kalitesinin belirlendiği bir çalışma).

Dünya genelinde 800'e yakın GSM operatörünün bağlı olduğu GSMA, yaptığı duyuruda Google'ın evrensel bir RCS müşteri profili oluşturarak, GSMA bünyesindeki GSM operatörlerine sunacağı belirtti.
Webtekno'nun haberine göre Google'ın RCS'ye uygun bir mesajlaşma platformu kurması demek, mesajlaşırken fotoğraf, video gönderebilmeniz, grup konuşmaları yapabilmeniz demek. Yani telefonunuzda Whatsapp tarzı bir SMS sistemi olduğunu düşünebilirsiniz.
Jibe adı verilen bu platform, Android cihazlarına özel olacak ve GSM operatörleri tarafından desteklenecek. Benzer sistemi Apple, iPhone kullanıcılarına iMessage ile halihazırda sunuyor. 


WhatsApp’ta, yıllardır beklenen sesli görüşme özelliği hala yok. Şirketin 2015 yılı için üzerinde çalıştığı iş planında ilk olarak bu yeniliği sunmak var ama WhatsApp’ın şimdiden internet üzerinden arama servisi sunan Skype, Viber, WeChat, TicToc, KakaoTalk, Line, Tango, Google Hangouts, FaceTime/iMessage ve TextMe gibi birçok rakibi bulunuyor.

Masaüstü sürümüne Android cihaz kullanıcıları ve Chrome tarayıcısı için 5. yılının sonunda henüz yeni geçen WhatsApp, iPhone ve Chrome dışındaki tarayıcıları kullananlarda bilgisayar üzerinden mesajlaşma imkanı sunamıyor. Halbuki, bilgisayardan cep telefonuna veya cep telefonundan bilgisayara mesaj atabilmek istiyorsanız, GroupMe, Line, KakaoTalk, WeChat, Tango, Google Hangouts, Skype, Viber, Telegram ve TicToc’un masaüstü/dizüstü bilgisayarlarda kullanabilmek için özel programı veya web sürümü var. Hatta TicToc için karşınızdaki kişinin telefon numarasını bilme veya Kik için ise cep telefonu sahibi olma şartı bile yok

CAT firması dünyanın ilk termal kamerasını içinde bulunduran Cep Telefonu S60 ile teknoloji piyasasında daha güçlü olmaya çalıştığını gösterdi.

Adını daha çok dayanıklı iş makinaları, ülkemiz de ise özellikle kışlık botları ile duymaya alıştığımız Caterpillar, yani bilinen adıyla CAT markası şaşırtmaya devam ediyor.
Akıllı telefon piyasasında her gün yeni bir değişimin yaşandığı günümüzde, CAT firması da daha önce çıkardığı S40 ve S50 model akıllı telefonlarıyla 'bende varım' demişti. Ancak firma bu kez teknoloji devlerinin bile aklına gelmeyen bir projeye imza attı. Ve dünyanın ilk termal kamerasını içinde bulunduran S60 ile teknoloji piyasasında daha güçlü olmaya çalıştığını gösterdi.
 
İLK KEZ BİR CEP TELEFONUNDA TERMAL KAMERA VAR
İlk kez akıllı bir telefonda kullanılan termal kamera, 15 ile 30 metre mesafeden tarama yapabilmeyi mümkün kılıyor. Sadece fotoğraf çekmekle sınırlı kalmıyor aynı zamanda 640x840 boyutlarında video çekimine de imkan tanıyor. Görünüm açısından her yeni ürününde daha iyi olmaya çalışan CAT firması, bunu S60 ile daha görünür hale getirmiş durumda.

 Bilim insanları, üç boyutlu baskı yöntemiyle canlı vücut parçaları ve kemik üretiminde başarı sağlandığını açıkladı.

Teknolojinin bize sunduğu en büyük yeniliklerden olan 3 boyutlu yazıcılarla hemen hemen her şey üretilebiliyor.
 
UZUN SÜREDİR ÜZERİNDE ÇALIŞIYORLARDI

Bilim insanları uzun süredir kırılan bir çeneyi, kopan bir kulağı veya hasar gören kalp kaslarını üretilen insan hücreleriyle onarmak üzerinde çalışıyorlardı. Ancak bu alanda karşılaşılan başlıca sorun, üretilen hücreleri canlı tutmaktı. Laboratuar ortamında üretilen hücreler 0.2 milimetreden kalın dokularda oksijensiz ve kalıyor ve beslenemiyordu.

ÜÇ BOYUTLU HÜCRELER BASMAYI BAŞARDILAR
 
ABD'de Wake Forest Baptist Tıp Merkezi'ndeki araştırma ekibi ise tıpkı bir sünger gibi içinde mikroskopik kanallar bulunan üç boyutlu hücreler basmayı başardı. Bu mikroskopik kanallar sayesinde hücrelerin beslenmesi sağlandı. Sentetik kemiklere çözünebilir bir plastikle biçim veriliyor, hücreleri içeren su bazlı jel de bunların büyüyebilmesi için gerekli ortamı sağlıyor.
Bu şekilde üç boyutlu basılan parçalar hayvanlara nakledildiğinde, plastik form çözünerek yerini hücreler tarafından üretilen proteinden oluşan akıcılığı az sıvı ortama bırakıyor, bu arada nakledilen parçaların içinde kan damarları ve sinirler oluşuyor. Araştırmaya başkanlık eden Prof. Anthony Atala, insan dokularının da aynı şekilde basılabileceğini söyledi.

 

 

Emekli Büyükelçi Uluç Özülker: 3. Dünya Savaşı Başladı

Emekli büyükelçi Uluç Özülker, Suriye konusunda ABD ile Rusya'nın çoktan anlaştığını belirterek, "Yukarıda bir yerde filler tepişirken o büyük resmin altında çayır olmamak lazım" dedi.

"Esad'ın Suriye'si Rusya'nın mandası oldu" diyen emekli büyükelçi Uluç Özülker, "Üçüncü dünya savaşı bir boyutu ile başlamıştır, evet. Sömürgecilik hiç bitmemiştir. Yeni dünya koşullarında şekil değiştirmiştir. Şimdi ilk defa dünyadaki gelişmelerle birlikte refah toplumları farklı bir boyut kazandı. Batı geriliyor ve ne yapacağını bilemez halde kıvranıyor. Dolayısıyla dünyada yeni bir düzenle birlikte yeni bir gelecek ortaya çıkmaya başladı. Bu gelecek yavaş yavaş şekilleniyor. Ve halihazırda üçüncü kırılma yaşanıyor." açıklamasında bulundu.
Cumhuriyet gazetesinden Selin Ongun'a konuşan Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, Suriye politikası ve Cenevre konferansı üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Özülker'in değerlendirmeleri şöyle;

- Şu ana dek olan hali ile Cenevre en çok nedir?

Nihai kader toplantısı değildir. Uzun soluklu bir sürecin başlangıcıdır. Aslında bu kader sadece Suriye ile ilgili değildir. IŞİD de göz önünde bulundurulduğunda Suriye ve Irak bütün halinde ele alınmak durumundadır. Suriye ve Irak konusunda Amerika ve Rusya çoktan uzlaştılar.

- Nedir bu uzlaşma?

Irak senden sorulur, Suriye benden sorulsun uzlaşması. Aralarında zımni bir mutabakat var. Amerika, Rusya'nın Suriye'ye gelişinden çok mutlu ve memnun aslında.

"IRAK VE SURİYE ZATEN BÖLÜNDÜ"

- Neden memnun?

Bir iş bölümü yaptılar. Çünkü sahada kara gücüne ihtiyaç var. Amerika tek başına sadece havadan vurarak sonuç alınamayacağını biliyordu. Koalisyonun tek başına fazla bir şey yapamayacağının da bilincindeydi. Nihayetinde Rusya fiilen Suriye'ye yerleşti ve güneyde de komşumuz oldu. Esad'lı veya Esad'sız önemli değil, Akdeniz'e çıkışı olan bir toprak parçası benim himayemde olacaktır, diyor Rusya. Ve bu Amerika tarafından da kabul gördü.

Suriye de Irak gibi kendi içinde bölündü. Halep ve Şam'da kilometrekare başına 250'şer kişilik, Kuzey'deki Kürt bölgesinde kilometrekare başına 175 kişilik yerleşim var. Gerisi çöl. Suriye'nin yaklaşık yüzde 40'ı IŞİD'in elinde. Böyle bir bölünmüşlük var. Ve buradaki "sivrisinekler" affedersiniz "eşekarısı" da olabilirler, bütün dünyayı sokmaya başladı. Suriye krizi küreselleşti. İç savaş kendi boyutları içinde kalmadı, ki bunun içinde IŞİD de var, dünyaya yayılan bir savaş oldu.

- Irak sürecinde, sorunun Irak'ın bütünlüğü içinde çözümlenmesi gerektiğini duyduk hep. Şimdi Cenevre eşliğinde çözümün Suriye'nin toprak bütünlüğü içinde sonuçlanması gerektiğini işitiyoruz. Az önce, Suriye de Irak da bölündü, dediniz. Soru belli: "Toprak bütünlüğü içinde çözülmeli" meselesini nasıl tercüme etmeli?

Çok basit. 1917'de Sykes Picot ile sınırları suni biçimde çizdiler. 1920'de San Remo ile hayata geçirdiler. Dünyada üç kırılma var. Birincisi Fransız İhtilali. Ulus devlet ve laikliği getirerek imparatorlukları yıkmıştır. Cumhurbaşkanımız, dünya beşten büyüktür, diyor. Ama dünya hiçbir zaman beşten büyük olmamıştır. O beş- altı başat oyunu götürür. Siz de onlardan biri olmaya bakacaksınız.

Gelelim ikinci kırılmaya. Birinci Dünya Savaşı da ikinci kırılmadır. Orada mikro milliyetçilik ön plana gelmiş ve Avrupa 40 - 50 devlete kadar çıkmıştır. İkinci Dünya Savaşı ise bir kırılma değildir, birincinin sonucudur. Birinci kırılmada Osmanlı yıkıldı. İkinci kırılmada Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. SSCB'nin çöküşünden, küreselleşmenin gelişmesinden bu yana dünyadaki tüm koşullara baktığınızda şimdi üçüncü kırılmayı yaşıyoruz.

Başat güçlerin yıkıcı üstünlüklerini içeren teknolojik gelişmeler sonucunda savaşlar artık bunlar arasında değil, vesayet yoluyla yapılmaya başlandı. Türkiye'nin güneydoğusunda yaşanmakta olan olaylar da aslında bu mikro milliyetçilik olgusunun bir sonucu olarak değerlendirilebilir.

- Siz üçüncü kırılma dediniz. Bu, üçüncü dünya savaşı mı?

Üçüncü dünya savaşı bir boyutu ile başlamıştır, evet. Sömürgecilik hiç bitmemiştir. Yeni dünya koşullarında şekil değiştirmiştir. Şimdi ilk defa dünyadaki gelişmelerle birlikte refah toplumları farklı bir boyut kazandı. Batı geriliyor ve ne yapacağını bilemez halde kıvranıyor. Dolayısıyla dünyada yeni bir düzenle birlikte yeni bir gelecek ortaya çıkmaya başladı. Bu gelecek yavaş yavaş şekilleniyor. Ve halihazırda üçüncü kırılma yaşanıyor.

- "Toprak bütünlüğü içinde çözülmeli" meselesini nasıl tercüme etmeli, sorusundan geldi söz buraya. Yani yanıtınız nedir?

Sykes Picot'un yerine şimdilik ne koyacaklarını bilmedikleri için toprak bütünlüğü diyorlar. Ve hadiseyi zamana yayıyorlar. Yukarıda savaşamıyorlar. Rusya büyüktür küçüktür, tartışmasına girmeye hiç gerek yok. Rusya'nın elinde halen aktif 350 nükleer başlık var. Rusya, Halep'i de içine alacak şekilde Cerablus'a da göz dikmiş durumda. Müstakbel Esad devletinin sınırlarını çizmeye çalışıyor. Rusya, aralık ayına kadar 1100 sorti yapmış, bunların sadece yüzde 10'u IŞİD'e gitmiş.

- Rusya'nın müstakbel Esad devletini kurma adımlarına Amerika "buyrun" mu diyor?

Şimdilik buyrun, diyor. Başlangıçta söyledim. Amerika ve Rusya arasında zımni bir mutabakat var. Irak da, Suriye de parçalanıyor. Yeni bir coğrafya ortaya çıkıyor burada. Bu coğrafyanın içinde Türkiye'nin güneydoğusu var mı yok mu, onu da iyi düşünmek lazım. Bu noktada sınırların nereden geçeceği belli değil.

Birleşmiş Milletler bir şey çözemez. Bunu özellikle Rusya ve Amerika çözecek. Bugünkü koşullarda Rusya ve Amerika arasında hemen ve kesin bir mutabakat çıkması mümkün değil. Bu nedenle meseleyi zamana yayacaklar. O nedenle zamanı geldiğinde yeni bir Sykes Picot ile biz bunu hallederiz, tavrı var. 1920'deki Sykes Picot'da İngiltere ve Fransa vardı. Bugün roller Amerika ve Rusya'da.

- Cenevre'ye buradan bakın, mı diyorsunuz?

Yukarıda bir yerde filler tepişirken o büyük resmin altında çayır olmamak lazım. Evet, özeti budur. Fakat bir sorun var. Bu parçalanacak Suriye'de IŞİD'i ne yapacaksınız? Suriye'de yüzde 40, Irak'ta yüzde 30 olmak üzere yüzde 70'ye yakın toprağı var o coğrafyada.

- IŞİD orada olduğu için mi yeni sınırlar çizilemiyor?

Evet öyle.

- IŞİD'in etkinliğini yitirdiği, sınırları çizilmiş bir Suriye için Rusya ve Amerika nasıl bir takvim öngörür?

Takvim öngörüsü yapamıyorlar. Amerika bizzat "IŞİD ile uzun soluklu mücadele" diyor. Zamanlamanın adını koyamıyorlar. Zaten adını koysalar plan ve projeleri ile işi bitirirler.

PYD'NİN DENİZ POLİTİKASI

- Bu resimde "PYD varsa ben yokum" boykotu Türkiye için iyi bir tutum mu?

Bu gerçekçi bir tutum değildir. Diyalog olmadan çözüme gidilmez. Şu iki hadiseyi de birbirinden ayırmak lazım. Esad başlangıçta alanı PYD'ye bıraktı. Ben diğer tarafta muhaliflerle uğraşacağım, burası senden sorulur, dedi. O zaman işin içinde Amerika yoktu. Esad o alandan çekildi, Kürtlerle mücadele etmedi.

Aynı şekilde Kürtler de bugüne dek Esad güçlerine karşı mücadeleye girmediler. Neticede söylendiği gibi Suriye'nin toprak bütünlüğü ve egemenliğinden yana ortak bir çözüm bulunması amacıyla toplanılıyorsa burada bütün aktörlerin yer alması gerektiğinden, kimin kimin yanında yer almış olduğunun anlamı yoktur. Bir başka deyişle halen elinde bulundurduğu toprak büyüklüğü dikkate alındığında PYD, Esad yanlısı veya bağımsız, müzakerelerde bulunmalı. Şunun da farkında olmak gerek. Kürtlerin çok büyük bir sıkıntısı var.

Sahip oldukları doğalgaz ve petrolü güvenli olarak halen bir tek Türkiye üzerinden satabiliyorlar. Kendi açılarından bakıldığında denize güvenli bir çıkış yolu elde etmeleri önem taşıyor. Türkiye'ye ne kadar güvenebileceklerini de sorguluyorlar.

- Bunu nereye bağlayacaksınız?

Cerablus da düşerse kantonal bazda, Amerika tarafından da desteklenen bir Kürt bölgesi oluşuyor. Tek zenginlik kaynağını kullanma imkânı bulunmayan bir toplumun dışarıdan da gördüğü destekle denize çıkış politikasının görülmesi lazım.

- Peki, bu denize çıkış politikasına Amerika ve Rusya izin verir mi?

Amerika buna geçmişte göz yumdu. Türkiye izin vermez, Türkiye açısından bu ciddi bir sıkıntı yaratıyor. Cerablus hadisesine baktığınızda, Rus uçağı düşürüldükten sonra oraya da fazla müdahale edemez hale geldik.

Ruslar, Türkmenleri ve ılımlı muhalif olarak adlandırılan ÖSO'yu eziyorlar. PYD ise bölgedeki kantonları Afrin'e kadar birleştirdikten sonra, o üç kantonu kapsayan bir devleti oluşturmayı amaçlıyor. Bu Kürt devletinin de denize çıkış politikası vardır. Amerika da PYD'yi kara kuvveti olarak kullandığı ve "kanka" gördüğünden bunun olmasına göz yumuyor.

- Göz yummak var. Bunu oldurmak var. Hangisi?

Olduramazsınız. Çünkü Rusya var. Rusya Suriye'de olduğu andan itibaren artık bu bir hayaldir. Rusya, Suriye'de müstakbel devletini oluşturuyor. Bu aslında kendi himayesi altındaki bir devletin oluşumudur.

-Esad rejimi, Rusya'nın mandası mı oldu?

Bir nevi mandası oldu. Aslında Esad demek doğru değil, o bölge diyelim. Zira Rusya için Esad değil, kendine tabi olacak yönetim önemli. Halep'e kadar olan bölgeyi temizleyerek burayı halihazırda Esad devletinin parçası haline getirip, Azez-Cerablus'u da bunun parçası yapmak Rusya'nın emeli.

Bu noktada kantonların birleşmesini düşünen ABD ile buna Cerablus ve Azez itibari ile karşı çıkan Türkiye'nin tutumları Rusya'nın bu emeliyle çatışıyor. Ama buna rağmen Rusların girişimleri de bu. Bu bütünlüğü sağladığınız andan itibaren Kürtlerin aşağıya, denize açılma şansı da ortadan kalkar. Hadise öyle bir noktaya varabilir ki Türkiye, Esad'la PYD arasında seçim yapma noktasına getirilebilir.

- Öyle bir kavşakta Türkiye dümeni Esad'dan mı, PYD'den yana mı kırmalı?

Onu başımızdakiler düşünecek! Halen Cenevre süreci kapsamında dünya Esad'la birlikte çözüm arayışını konuşuyor. Ancak Rusya'nın kendine bir toprak edindiği ve bölgeyi himayesi altına alıp, giderek bu toprakları genişlettiği bir ortamda Esad kalmış kalmamış; bunun hiç önemi yok. Rusya kendine bağımlı kim olursa onunla da yola devam eder. Giden ağa, gelen paşa olur!

- "Irak da, Suriye de parçalanıyor. Yeni bir coğrafya ortaya çıkıyor burada. Bu coğrafyanın içinde Türkiye'nin güneydoğusu var mı yok mu, onu da iyi düşünmek lazım" dediniz. Türkiye'nin beka sorunu var mı?

Ortadoğu bataklığında, Suriye'de ve Irak'ta sonuçları öngörülemeyen istikrarsızlığın bedelini ödüyor Türkiye. Ancak Türkiye'nin beka sorunu yoktur. Türkiye bölünmez. Türkiye çok güçlü bir ülke ve ayrıca bölgede bir denge unsuru. Bu dengede eskiden Mısır'ın önemli bir yeri vardı. Mevcut koşullarda ise Türkiye, İran ve İsrail üzerine kurulmuş bir Ortadoğu dengesi söz konusu. Bu dengede Türkiye olmazsa olmazdır. Türkiye'nin bu noktada parçalanması ve güçsüzleştirilmesi hem Avrupa'nın güvenliği hem de Amerika'nın menfaatları açısından düşünülmemesi gereken bir unsurdur. Dolayısıyla sorunu PYD ve Salih Müslim'e indirgeyerek düşünmek doğru değildir.

"BÜYÜK KÜRDİSTAN'A VİZE YOK"

- Barzani ve Talabani'ye diplomatik pasaport veren Türk Dışişleri aklı neden Suriye'de Kürtlerden korkuyor?

Ortadoğu'da gelişen ve başat güçlerin de desteğini alan tehlikeli gidişatın Türkiye üzerindeki olumsuz yansımalarından doğal olarak çekiniyoruz. Kürtlerin her zaman akıllarında ve gönüllerinde tuttukları Büyük Kürdistan projesi Türkiye'nin toprak bütünlüğü için bir tehdittir. Ve mevcut süreç içinde ciddi biçimde göz önünde bulundurulmalıdır.

- Amerika veya Rusya, yani Ortadoğu'daki oyun kurucular, Büyük Kürdistan'a "tamam" derler mi?

Bunun cevabı çok basit. Hayır. Türkiye'nin toprak bütünlüğü ile buradaki mevcudiyeti bu ülkeler yönünden de bir güvencedir. Ancak Türkiye üzerinde benzer ihtimalleri Demokles'in kılıcı gibi meyillidirler.

- "Büyük Kürdistan" Türkiye Dışişleri aklı için takıntı ya da tarihsel bir fobi mi?

Hayır ama ortada bir hayal varsa bir strateji de olmalıdır.

- Ne kadar doğru bir strateji bu?

Strateji esas itibari ile barışçıl çözüme dayandırılmalıdır. Hiçbir savaş yüzde yüz kazanılmış olsa bile adil bir barışla sonuçlandırılamadığı takdirde çözüm oluşturamaz. Ben şahsen barış sürecini de gönülden destekledim. Çünkü diyalog olmadan çözüme gidilmez. Bu bağlamda müzakere esastır. Oturup konuşacaksınız. Masada olmazsanız sizin dışınızdakiler sizin adınıza karar alırlar. Orada bulunacaksınız. Git ve hemfikir olmadığın noktaları tartış! Diplomasi budur. Ancak büyük resmi görmeden de diplomasi yapılmaz. Cenevre'yi bu bağlamda Suriye'nin geleceğine yönelik çözümün bütünü olarak değerlendirmek ve PYD dahil çözümün aktörlerini ayrıştırarak ele almamak gerekli.

"CUMHURİYETÇİLER KAZANIRSA YENİDEN TEZKERE!"

- Suriye gündemi eşliğinde ufuktaki en kötü senaryo nedir sizce?

Şu önemli bir endişe olmalı hepimiz için. 2016'daki Amerika Birleşik Devleti Başkanlık seçimlerini Cumhuriyetçiler kazanırsa Türkiye'nin başı daha fazla derde girmeye adaydır.

- Neden?

Çünkü Cumhuriyetçiler Obama'dan farklı olarak müdahaleci olunması taraftarıdır. Bunun anlamı ABD'nin soruna doğrudan müdahalesi olasılığıdır.

- Suriye'de kara savaşı mı, öyle mi?

Öyle, o savaşa Türkiye'yi sokmak için girişimler başlaması beklenebilir. Obama alanı Rusya'ya bırakmıştı. Cumhuriyetçiler gelirse, bu işi karadan da çözeceğiz, diyen politikalar devreye girerse 1 Mart tezkerelerini yeniden yaşayabiliriz. Ümidim olmamakla birlikte temennim bütün bu olasılıkları bertaraf edecek biçimde Cenevre'de olumlu bir sonucun öngörülen sürelerde alınabilmesidir

- Bu arada son uçak krizinde Rusya, sınır ihlali olmadığını söyledi tekrar. Erdoğan, Rusya ihlallerine devam ederse sonuçlarına katlanacak, dedi...

Rusya'nın bütün bu gelişmelere rağmen Türkiye ile yeni bir tırmanış yaratmayı düşünebileceğine ihtimal vermiyorum. Bu ihlalin kasıtlı olmamış olmasına daha fazla ihtimal veririm. Karşılıklı olarak sorunu yeniden tırmandıracak sert söylemlerin kimseye bir faydası yok.

- Böyle bir durumda Moskova ile dövüşen, Washington ile sorunlu, komşu ülkelerinin çoğunda büyükelçisi olmayan, Tahran ile netameli, Bağdat ile problemli bir Ankara'dan ne çıkar?

Türkiye'nin başı çok daha fazla ağrıyacaktır. Halen güneydoğuda yaşanmakta olan sorunlar yeteri kadar sıkıntı yaratırken bunların sınır ötesine de taşması yeni riskler getirecektir. Bu noktaya gelmemizin nedenlerini dış politika tercihlerimizde aramak doğru olur. Türkiye bir dönem Ortadoğu'da yardımı aranan ülke konumundan bugün topyekûn yalnızlığa düşürülmüştür.

Sıfır sorun sıfır komşuluğa dönüşmüştür. Sorunlar büyümektedir ve Türkiye'nin söz sahibi olarak içinden çıkabileceği konumdan çıkmıştır. Bu kadar önemli gelişmeler, Türkiye'nin bu kadar yaşamsal sorunu varken gündemin birinci maddesinin başkanlık olmasını kaygıyla karşılıyorum.
Alıntı- www.haberler.com

 

 Suriye'deki son gelişmeleri değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan,

"Bunlara karşı biz koalisyon güçleriyle bir hareketin içerisindeyiz ama ne yazık ki koalisyon güçleri şuanda attıkları bazı adımlarla örneğin telefon açıp bizim ülkemize yönelik saldırılar karşısında, Silahlı Kuvvetlerimizin top atışlarını ki bu angajman kurallarının uygulanmasıdır, işletilmesidir, bunu kalkıp 'Suriye'deki Kürtlerin vurulması' diye ifade edenler, önce dürüst davransınlar, onları ben dürüstlüğe davet ediyorum. Dürüst davranmıyorlar. Suriye'nin kuzeyinden kaçıp gelenler, Suriye'de rejimin daha düne kadar orada yaşayan Kürtlere pasaport dahi vermediğin, kimlik dahi vermediğini kime anlatacaklar. 5 yıl öncesine kadar Esed'e 'Bunlar senin vatandaşın değil mi bunlara niçin bunlara kimlik kartını, pasaport vermiyorsun' diyen benim, bizzat kendisine söyleyen kişiyim. Neredeydi bu adamlar, bu Batı neredeydi? Biz bunları yaşamış birisiyiz, bunları biliyoruz.

Hollandalı bir gazeteci, ne kadar kolay yoldan sahte Suriye pasaportu alındığını gözler önüne serdi. Gazeteci, Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin fotoğrafını kendi fotoğrafıymış gibi kullandı.

Suriye pasaportunun ne kadar kolay temin edildiği Hollandalı bir gazeteci tarafından gözler önüne serildi. Ortadoğu’da yaşayan Haarald Doornbos, kendi adına iki gün içinde sahte Suriye pasaportu aldığını anlattı.

825 dolar karşılığında Suriye pasaportunu eline alan gazeteci, “Başbakanın fotoğrafını kullanmamın sebebi Mark Rutte’nin şahsı ile ilgili değildi. Onun fotoğrafını kullanarak sahte pasaport alabilirsem bu işlerin ne kadar ayak altına düştüğünü göstermeyi istedim” diye konuştu.

 


Suriye.. evet kuş uçmaz kervan geçmez ıssıs bir ölüler şehri.. Dünyadaki insanların bu vahşete duyarsız kalması ne acınası! Bu boşluk ve yıkıntıların ortasında kalan bebeklerin anneleri babaları kimbilir ne tarifsiz acılar yaşadılar. Bir hiristiyan ya da yahudi 'Tanrı onları korusun' diye hiç dua ettimi.. Ege de boğulan Aylan bebeklerin kendi çocukları olma olasılığını hiç hesaba kattılar mı? Biz Türkiye olarak onların acılarını paylaşıyor ve milyonlarca Suriye vatandaşına kapımızı açıyoruz. Uyan eyy Avrupa, Amerikanın seyirciliğinde Rusya nın garantörlüğünde suriyede katliam var.. ve size şunu söyleyebilirim, biz kakalin değiliz içimizde bir dışımızda ve sunu hiç unutmayın Avrupa nın güvenliği Türkiyenin payidarlığından geçmektedir.. artık bu oyuna bir SON verin.

YPG Suriye Ordusuna Destek İçin Birlik Gönderdi

   Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki Azez ve Tel Fırat ilçeleri yönünde ilerleyen Kürt güçleri vurdu.
Türk Silahlı Kuvvetleri, PYD’nin kontrolündeki Miniğ Havaalanı çevresine Kilis’ten top atışı yaptı. Güvenlik kaynakları, Türkiye sınırının 13 km güneyindeki mevzilerden Akçabağlar Üs Bölgesi’ne açılan ateşe angajman kuralları çerçevesinde misliyle karşılık verildiğini belirtti.
PYD’nin silahlı kolu YPG, stratejik öneme sahip bölgeyi Rusya’nın havadan desteğiyle üç gün önce ılımlı muhaliflerin elinden almıştı.
   Ankara YPG’yi terör örgütü PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak kabul ediyor. Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya ise bu teze karşı çıkıyor.
Erzincan Havaalanı’nda son gelişmeleri değerlendiren Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Rusya’yı da uyardığı açıklamasında sert ifadeler kullandı: “PYD hem Suriye rejimiyle hem de Rusya’yla işbirliği halinde Suriyeli sivillere saldırıyor. Kendisi gibi düşünmeyen Kürtlere, Araplara, Türkmenlere saldırıyor.
   Biz her türlü imkanlarımızla Halep’li kardeşlerimize yardım edeceğiz. İhtiyacı olanları alacağız. Ama asla Halep’in etnik kıyım yoluyla boşaltılmasına izin vermeyeceğiz.”
Bu arada Halep yakınlarında Rus uçaklarının hava bombardımanı sürüyor. Onbinlerce kişinin göç etmek zorunda kaldığı bölgeye yönelik 35 hava saldırısında beş sivilin öldüğü bildirildi.



 İNSANOĞLUNUN UZAYA BAKIŞI DEĞİŞECEK

Bilim dünyasının merakla beklediği açıklama yapıldı: Einstein'ın 100 yıl önce ortaya attığı, uzayı ve zamanı büken yerçekimsel dalgaların varlığı kanıtlandı. Son 50 yılın en büyük keşiflerinden biri olarak nitelenen bu olay, bir bilim adamının deyişiyle "kainata yeni bir pencere açıyor."

ABD'deki California Teknoloji Enstitüsü, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) ve LIGO Bilimsel İşbirliği Kurumu'na bağlı bilimadamları, bugün Massachusetts eyaletindeki Washington kentinde bir basın toplantısı düzenledi.

1) Albert Einstein'ın teorisi neydi? Neden önemli?
Einstein'ın çığır açan genel görelilik teorisine göre yerçekimi, maddenin varlığı nedeniyle uzay ve zamanın bükülmesi anlamına geliyor. Einstein 1916'da bu teorinin bir uzantısı olarak, yerçekimsel dalgaların varlığını savunmuştu. Ancak bugüne kadar bu dalgaların varlığına dair doğrudan bir kanıt bulunamamıştı.

2) ABD'deki bilim adamları neyi araştırdı?
ABD hükümetinin bağımsız bir kurumu olan Ulusal Bilim Vakfı, LIGO projesini başlattı. ABD'nin Louisiana ve Washington eyaletlerine iki dev lazer detektörü kuruldu. Bilimadamları bu aygıtlarla Dünya'ya 1.3 milyar ışık yılı uzaklıktaki iki kara deliği mercek altına aldı.

3) Gözlemler sonucunda ne bulundu?
Son derece yoğun nesneler olan, Güneş'in yaklaşık 30 katı büyüklüğündeki bu karadelikler, birbiri etrafında dönüp çarpışmıştı. Bu çarpışmanın bir sonucu olan yerçekimsel dalgalar, ABD'deki detektörler tarafından ilk kez 14 Eylül'de saptandı. Son aylarda süren ek çalışmaların ardından bugün bu keşif ilk kez dünyaya duyuruldu.

4) Bu dalgalar neden 100 yıl önce tespit edilemedi?
Yerçekimsel dalgaları tespit etmek için bir protondan 10 bin kat küçük bir hassasiyete sahip 4 kilometrelik lazer ışınları gerekliydi. LIGO projesiyle bu aygıta ilk kez sahip olundu. Bu dalgalar geçmişteki teleskoplarla "görülemezdi."


5) Yerçekimsel dalga nasıl bir şey?
Yerçekimi, ışık gibi dalgalar halinde ilerliyor, ama ışığın aksine radyasyon yaymak yerine, uzayın kendisinde dalgalanmalar yaratıyor. LIGO lazer detektörleri, ışık hızında ilerleyen bu dalgaların ses sinyaline dönüştürülüp kaydedilmesine imkan sağladı. Reuters'a konuşan MIT bilimadamı Matthew Evans, "Karadelik'ten yayılan ve Dünya'ya gelen sinyalleri hoparlöre bağladık. "Vuup" sesini duyduk" diyor.

6) Peki bu keşif ne işimize yarayacak?
Belki yarın televizyon veya cep telefonu gibi hayatımızı kolaylaştıracak bir icada dönüşmese de bu keşif bilimde tam bir çığır. Çünkü kainatla ilgili tüm bilgilerimiz, radyo dalgaları, ışık, X ışınları, gamma ışınları ve kızılötesi ışınlar gibi elektromanyetik dalgalardan oluşuyor. Bu dalgaların hepsi evrende ilerlerken kesintiye uğrayabildiğinden, "uzayın hikayesini" bugüne kadar hep parça parça, eksik halde öğrenebiliyorduk.

KAİNATIN TÜM HİKAYESİNİ ÖĞRENECEĞİZ..

 

Giderek gelişen ve bizi her geçen gün daha da ekran bağımlısı kılan teknoloji, nihayetinde Black Mirror benzeri bir distopyanın gerçeğe dönüşmesine neden olur mu, emin değiliz. Fakat bu bilim kurgu dizisine adını veren ekranların gündelik hayatımızda en çok baktığımız nesneler olduğu da kesin.




 Ekranların hemen her yerde ve her boyutta karşımıza çıktığı günümüzde ekran teknolojisini giyilebilir cihazlara uygulama denemeleri her zaman yeterince başarılı olamıyor. Büyük umutlarla tanıtılan Google Glass'ın kullanıcılar nezdinde yeterince ilgi görmemesi bunun son örneklerinden. Fakat ekran teknolojisini bir gözlük yerine doğrudan göz kapaklarınızın altına yerleştirdiğinizi bir düşünün.

 


Habertürk gazetesi köşe yazarı Serdar Turgut bugünkü köşe yazısında geleceğin teknolojik trendlerini ve oluşabilecek süreçlerini 7 başlık altında veriyor;

* Masaüstü bilgisayarlar tarih olacaklar, yerini mobil cihazlar alacak.
* Milenyum kuşağı şu anda on dakikada bir akıllı telefonuna bakıyor. Bu süre daha da kısalacak.
* Talep üzerine izlenebilen televizyon yükselecek, klasik ekranda televizyon izleme daha da azalacak. Televizyonda 3N kuralı çalışacak: Nerede olursa olsun... Nasıl olursa olsun... Ne zaman olursa olsun...
* E-mail kullanma çok azalacak, onun yerini mesaj aplikasyonları alacak.
* Araçlar artık bağlantılı ve akıllı olacak. Sürücünün önündeki konsollara büyük teknolojik yatırım yapılacak.
* Yazılı basında sadece video, müzik ve dijital yaşam konularında yayın yapan dergiler büyüyecek.
* Dijital teknoloji, günlük hayatımızı otomatik planlayarak yaşamamızı sağlayacak.
 

Rusya, 1 Mart'ta Suriye'de ateşkes ilanı teklif etti. ABD'li yetkililer Rusya'nın, İsviçre"nin Cenevre kentindeki görüşmeler başarısız olunca ateşkes önerdiğini belirtti.
NTV'nin haberine göre Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da planlarını ABD'ye sunduklarını ve olumlu cevap beklediklerini söyledi.
ABD yönetiminin ise teklife temkinli yaklaştığı ve ateşkesin derhal hayata geçirilmesini istediği belirtiliyor.
Rusya ve ABD dışişleri bakanlarının bugün Almanya'da Uluslararası Suriye Destek Grubu Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda bir araya gelmesi bekleniyor.
Toplantıda Türkiye'yi Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu temsil edecek.

 

BM yetkilileri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın BM'ye yönelik "Sen ne işe yarıyorsun, senin görevin ne?" çıkışına "Bu soru tüm BM üyelerine soruldu" cevabını verdi.

BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'un Sözcüsü Stephane Dujarri, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın BM'ye yönelik "Sen ne işe yarıyorsun, senin görevin ne?" çıkışına cevap verdi.

"BU SORU TÜM BM ÜYELERİNE SORULDU"

BM'nin Türkiye'nin sınır kapısını daha fazla açması çağrısına Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Sen ne işe yarıyorsun" cevabını verdiğinin hatırlatılması üzerine sözcü Dujarri, "Bu sorunun BM Genel Sekreteri'ne sorulduğundan emin değilim.
Bence bu soru genel üyelere soruldu. BM Suriyelilere insanlık yardımı yaparak destekte bulunuyor. Bu çok açık ve bunu yapmaya devam edeceğiz. Daha önce söylediğim gibi Türkiye'nin Suriyelilere gösterdiği yardım ve dayanışmasını büyük minnettarlıkla karşılıyoruz" ifadelerini kullandı.SINIR KAPISI ÇAĞRILARINA CEVAP VERMİŞTİ Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), geçen gün Halep'ten kaçan binlerce Suriyeliye sınır kapısını açması için Türkiye'ye çağrıda bulunmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'da "Peki ey Birleşmiş Milletler, sen ne işe yarıyorsun, senin görevin ne?" şeklinde cevap vermişti.
 
Bilim adamları Lolan Güzeli'nin bir Çinli olmadığı kabul ettiler

   Dünyanın En Güzel Mumyası diyebileceğimiz Lolan Mumyası 3,800 yaşında. Buna rağmen yarı açık gözlerindeki uzun kirpikleri düzgün biçimde korunmuş ve çok iyi durumdaki uzun saçları omuzlarına düşüyor. Bu mumya Çin’in kurak Doğu Türkistan eyaletindeki Tarım Havzası’nda bulunan onlarca mumyadan sadece biri. Mumyanın özelliği, bulunduğu bölgede Çinlilerden çok önce yaşamış olması ve görünümüyle Kafkasyalı insanlara benzerlik göstermesi. Bu iki unsur, Çin’in bulunduğu topraklardaki ilk yerleşimcilerin Çin’li olmadıkları teorisini ortaya atıyor.
   Çin’in kurak Sincan Eyaletinde ki Tarim Havzasında bulunan bu güzel mumya, Avrupalı mı, Türk mü diye tartışılırken, asırlardır bu topraklarda yaşayan Çinlileri de bu söylentiler kızdırıyor. Üstelik Lolan Güzelinin yakınında bulunan birçok mumya da yine tıpkı onun gibi özellikler taşıyor. Bir çok arkeolog mumyanın Avrupa kökenli olduğunu söylerken, Pekin yönetimine karşı bağımsızlık mücadelesi veren Uygurlara göre hem Lolan Güzeli, hem de civarında bulunan mumyalar Türk kökenli.
   Lolan güzeli 3800 yaşındadır, üzerinde ameliyat izi vardır ve bu dünyadaki ilk ameliyat olarak kabul görmüştür. Bir yandan bu mumyalar üzerinde çalışan bilim adamları üstün mumyalama tekniği olmadığını, mumyalama görevini çölün oluşturduğu şartlardan dolayı olduğunu söylemekteyken diğer yandan konu ile ilgili konuşurken ağızlarından hep kaçırdıkları; çok önem verilerek mumyalandıklarını, bundan dolayı bu mumyanın toplumun ileri gelenlerinden biri olduğu kanısına vardıklarını söylemektedirler.
   Ayrıca çeliştikleri diğer bir konu ise burada buldukları her şey dışarıdan göçebe olarak gelen bir kavim (bu kavim Tarim Kavmi demektedirler) tarafından bu bölgeye getirilmiştir demektedirler, mesela piramitler bu bölge piramit bölgesi değil derken piramit bölgesi olarak Mısır’ı kastetmektedirler yani piramit yapımını Mısırdan geldi bu bölgeye derken bahse konu olan Beyaz Piramit’in yapım tarihinin Mısırdaki piramitlerden daha eski olduğunu göz ardı etmektedirler. Ayrıca buraya göç etti dedikleri bu kavim neden diğer kavimler bu bölgeden iklimin zorlaşması çöl iklimin hakim olmaya başlamasından dolayı diğer kavimler bu bölgeden göçerlerken neden buraya gelmişlerdir? Yoksa onlar zaten ordalar mıydı? Bahsettikleri Türkler mi aslında? 

 
   Suriye (Arapça: سوريا) ya da resmî adıyla Suriye Arap Cumhuriyeti, (Arapça: الجمهورية العربية السورية, El-Cumhuriyyetü'l-Arabiyyetü's-Suriyya) Ortadoğu'da Lübnan, İsrail, Ürdün, Irak ve Türkiye ile komşu bir ülkedir. Akdeniz'e kıyısı vardır. Başkenti ve en büyük şehri Şam'dır. Suriye'nin toplam nüfusu resmi verilere göre 2004'te 17 milyon 921 bin kişiydi. Halep, Lazkiye, Humus diğer büyük şehirleridir.
1963'ten beri ülke Baas Partisi tarafından yönetilmektedir; devletin başında 1970'ten beri Esad ailesinden biri olmuştur. Suriye'nin şimdiki devlet başkanı, ülkeyi 1970'ten öldüğü 2000 yılına kadar yöneten Hafız Esad'in oğlu Beşar Esad'dır. 2011 yılının Mart ayında Ortadoğu'da yaşanan dalgalanmalardan etkilenerek sokağa dökülen halk gösteriler düzenledi. Halkın reform istemesi ve onlarca kişinin ölümü sonucunda Muhammed Naci el-Otari'nin başbakanlık görevinde olduğu hükümet 29 Mart 2011 tarihinde istifa etti. Muhammed Naci el-Otari, hükümet kurulana kadar Beşar Esad tarafından geçici olarak başbakan olarak atandı. Aynı gün başkent Şam başta olmak üzere pek çok şehirde on binlerce kişi hükümet yanlısı gösteriler düzenledi.
   Hama katliâmı (Arapça: مجزرة حماة Ahdas Hamah), 2 Şubat 1982'de Suriye Hükümeti'nin Müslüman Kardeşler'in Hama şehrinde başlattığı ayaklanmayı bastırmak amacıyla saldırarak, binlerce kişinin yaşamını yitirdiği katliam. Uluslararası Af Örgütü'ne göre ölenlerin sayısı 10.000-25.000 arasında olmasına rağmen gerçek rakam bunun çok üstünde veya altında olabilir. Suriye Hükümeti ölenlerin sayısı hakkında resmî bir açıklama yapmamıştır.
   Hama katliamı sonucunda ölenlerin sayısı kesin değildir, çeşitli kaynaklara göre 7,000 ile 35,000 arasında değişmektedir. Olaylardan hemen sonra bölgeye gelen İngiliz gazeteci Robert Fisk ölü sayısını en fazla 10 bin olarak tahmin ederken,[1] New York Times gazetesi ölü sayısının 20 bine kadar olabileceğini tahmin etti.[2] ABD'li gazeteci Thomas Friedman'a göre ise Rıfat Esed 38,000 kişinin yaşamını kaybettiğini açıkladı. Suriye İnsan Hakları Komitesi'nin rakamlarına göre ise ölülerin sayısı 30,000 ile 40,000 arasındadır.


    Efsane yapımcının avukatları, önceden planlanmış bir cinayetin sözkonusu olmadığını, Clarkson'ın yanlışlıkla kendini vurduğunu ileri sürdü. GRAMMY ÖDÜLLÜ YAPIMCIYA 19 YIL HAPİS CEZASI Yıllar süren davalar sonucunda Los Angeles mahkemesi jürisi, 69 yaşındaki yapımcıyı ikinci dereceden cinayetten suçlu bularak 19 yıl hapse mahkum edilmesine karar verdi. Jüri ayrıca Spector'un 16 bin 811 dolar tutarındaki cenaze masraflarını ve Clarkson vakfına 9 bin 740 dolar ücret ödemesine karar verdi. 
    Lana, Phil’le 2003’te, bir müzik kulübünde tanıştı. Gecenin sonunda ikili, limuzinde Phil’in 40 mil uzaktaki evine gidiyordu. Phil’in ‘küçük kalesi’ olarak bilinen 33 odalı evinde her şey sabaha kadar normaldi. Ancak erken saatlerde Phil, kanlı elleriyle şoförünün karşısında duruyordu ve elinde silah vardı. “Sanırım birini öldürdüm” dedi. Ardından Lana’nın bedeni sandalyenin üzerinde, ağzından vurulmuş olarak bulundu. Tek kurşun ölmesine yetmişti.
    Polisler evin birçok yerinde kan buldu. Ve Phil’in ambulansı aramak yerine, acemice etrafı temizleme çabasına tanık oldular. Ünlü yapımcı, davanın başlamasını beklerken 1 milyon dolar kefaletle serbest bırakıldı. Davanın ikinci kısmındaysa suçlu bulunan Spector, 19 yıllığına hapse gönderildi. Hâlâ Kaliforniya Eyalet Hapishanesi’nde yatan Spector, şartlı salıverme günü geldiğinde 88 yaşında olacak.
Jüpiter  2016
Başak’ta başladığı yılı 9 eylülde geçiş yaptığı terazi’de tamamlıyor olacak.Bu da demek oluyor ki 2016 yılının son çeyreğinde bir önceki yıla göre  çok daha fazla evlilik teklifi ya da iş  ortaklıkları olacak. Jüpiter terazi  transiti boyunca bazı bakımlardan geçmiş ve gelecek,madde ve ruh,sevgi ve merhamet  arasında kurulması gereken dengeyi yakalamayı önerirken, paylaşmanın her türlü varlığı arttırdığının farkında olmamızı sağlayarak insani değerlerimizin artması yönünde motivasyonlar yaratacak.
Bolluk bereket gezegeni  Jüpiter maalesef 2016 da  uzun süre  çok rahat bir konumda kalamayacak. 23 mart ve 26 mayıs tarihlerinde  yay transiti süren  Satürn ile  etkileşimde kalarak  Satürn ün kısıtlayıcı etkilerinden  fazlasıyla nasibini alacak.Ayrıca  7 ocak’ta başlayacak ve 9 mayıs’a kadar sürecek retro hareketi  yüzünden de  zenginleştiren ,arttıran etkisi  de ciddi ölçüde kısıtlanacak ve kendisini göstermekte zorlanacak.
Özellikle Jüpiter in yönettiği yay burcu için bu tarihlere (23 mart-26 mayıs) dikkat etmek gerekli.2016 boyunca yaylar önceden şansla elde ettikleri her şey için çok daha fazla çaba göstermek ve efor sarf etmek zorunda kalacaklar ama bu tarihlerde çabalarının karşılığını bile almak oldukça güçleşebilecek.
2016’nın son günlerinde ise Uranüs le oldukça mücadeleli bir açı yapacak olan Jüpiter epeyce  Uranyen etkiler altında kalacak.Jüpiter özgürlüğün , Uranüs ise bağımsızlığın savunucusu olarak bir araya geldiğinde isyanlara varan gelişmeler yaşanabilir.Bu dönemde şans sadece önceden hazırlık yapmış olanlar ,efor sarf etmişler için söz konusu olacak. İlişkilerde ve sosyal yaşamda güç savaşları yaşanırken ,ilişkiler yeniden şekillenmek zorunda kalabilir.
Jüpiter bu yıl iki kez olmak üzere pluto ile olumlu açılar yapıyor olacak .16 mart ve 26 haziran tarihlerinde gerçekleşecek  bu açıların her türlü yaşamsal önemdeki değişikliğin yapılması için en uygun tarihler olduğunu söyleyebiliriz.Hayatınızın dümenine geçmek,edilgenlikten etkenliğe terfi etmek,iş yerinde yeni sorumluluklar ve promosyonlar almak hatta hayatınızın en büyük parasını kazandıracak projeye başlamak  için mükemmel zamanlar olabilecek bu iki tarihe özellikle dikkat.
Satürn 2016
Satürn 21 aralık 2017 ye kadar sürecek yay burcu transitinin 11 ‘ile  21’ arasındaki bölümünü 2016 yılında tamamlayacak.Hal böyle iken Satürn yıl boyunca hem yay burcuna ve temsil ettiği konularına bazı kısıtlamalar getirirken hem de artan bir konsantrasyon talebi içinde olacak.Uçuşan,kaçışan  yayları zora sokacak en önemli konulardan biri de bu olacak diyebiliriz retro harekette olacağı 26 mart /13 ağustos aralığını saymazsak tabii.Satürn ün retro harekette olacağı 26 mart /13 ağustos arası yaylar başta olmak üzere haritalarda yay burcunun yer aldığı alanlarda herkes için bir nefes alma süresi oluşacak.
Yine 23 mart ve 26 mayıs Jüpiter etkileşimlerinde bulunduğu evde kontrol eğilimini görünür şekilde arttıracak,şans ise çalışan çabalayandan yana olacak.
Satürn’ün pek de haz etmediği Neptün ‘le yılın ilk önemli açısı 17 haziranda gerçekleşecek ve etkisi neredeyse temmuz a dek sürecek.Bu süreç geçmişin hataları ya da eksiklerini düzeltmekle geçecek gibi gözüküyor.Bu dönemde yeni sözler,yeni angajmanlar içine girmemek lazım.
Yılın bir diğer önemli Satürn Neptün açısı ise 10 eylülde.Yine neredeyse ekime dek etkili olacak bu açı bazı değişiklikler ile gelecek .Neptün odaklanmış Satürn u  odağından uzaklaştırarak  dikkatini dağıtacak ve bu dağınıklık sonrası  yaşanacak bazı olumsuzluklar söz konusu olacak.Bu açı başata balık ve yaylar olmak üzere ikizler ve başakları da olumsuz etkileyecek.
Satürn’le oluşacak en pozitif açılardan biri Uranus’le yapacağı trine.Enerjinin uyum içinde akmasını sağlayacak bu açı için de ne yazık ki yılın sonunu aralık ayını beklemek gerekecek.
Chiron 2106
Chiron,  yıla balık burcunda başlıyor ve orada tamamlıyor olacak.Saturn ve Uranus arasındaki bir köprü misali sifasını yıl boyu materyal dünyadan uzaklaştırıp daha subjektif  ve manevi bir alana doğru motive ederek sunuyor olacak.
Uranus 2016
Uranus  17’ koç burcunda başladığı yılı yine 25’ koç burcunda tamamlayacak.  Ani değişikliklerin gezegeni olan Uranüs  çoğu zaman insanı şok eden dramatik değişiklikleri beraberinde getirir.Aslında  bu değişikliklerin önemli bir amacı vardır ; insanı canlandırmak  ve farkındalığını arttırmak…
Uranüs’ün Koç’taki transiti bizlere bir “uyandırma çağrısı ” gibidir. Eskimiş geçerliliğini yitirmiş düzen, üzerimize yapışmış kalıplar, davranışlar, hatta belki görüntümüz bile değişmek için bize acil sinyal veriyordur. Değişim kaçınılmazdır..
Uranus Koç transitininin  29 temmuzda başlayacak retroya kadar olan sürede (neredeyse yılın ilk yarısı boyunca) yaratması muhtemel etkileri şöyle sıralayabiliriz :
Pozitif etkileri: Kendinizi sürekli alarmda hissedersiniz, bir sürü fikir havalarda uçuşur ve bunlar çoğunlukla düzensizdir, enteresan ama aynı zamanda en  parlak fikirler bu dönemlerde çıkar. Bu dönemde hayat çok hızlı akar bu sebeple  fikirleri bir yerlere not etmek iyi bir fikir olabilir. Sezgisel kavrayışınızın en üst noktalara ulaşacağı bu dönemde her tarafta semboller ve mesajlar görebilir , tesadüfler ve eşzamanlı garip olaylar ,yeni durumlar yaşanabilir.Parlak fikirleriniz sayesinde uzun süredir çözülemeyen olaylara hızla yeni çözümler üretebilirsiniz. İlham ve yaratıcılığı yaşamın her alanında  hissedersiniz.
Negatif etkileri: Ara sıra zihinsel sıkıntılar yaşayabilir ,kendinizi  boğulmuş, sıkışmış ve endişeli, sinirli veya korku dolu hissedebilir, dağınık ve fokus olmakta zorlanabilirsiniz. Bazılarımız kendini hiçbir yere ait hissedemezken ,sürekli bir yer değiştirme ve arama sürecine girebilir. Devamlı bir telaş ve acele etme halinde  hissedebilir ancak neden olduğunu hiç anlayamayabilirsiniz.
Neler yapabilirsiniz? Bu dönem sadece bir şeye odaklanın, birden fazla şeye odaklanmak zihnimizi yorabilir ve işleri daha kötüye sürükleyebilir. Elektronik aletlerden özellikle yatarken biraz uzak durun. Yoga, yürüyüş gibi aktiviteler iyi gelebilir. Evrenle devamlı iletişim halinde olmalı, dua etmelisiniz… ve bilmelisiniz ki evren için yapacağınız en güzel şey kendinizi uyandırmaktır…
Neptün 2016
Denizlerin ,okyanusların ve aynı zamanda balık burcunun  yöneticisi Neptün 8’ balıkta başladığı 2016 yolculuğunu 12’ balıkta bitirecek.Bu da balıklar başta olmak üzere su burçlarında 2016 da  hayalperestliğin ve idealizmin yine yüksek olacağını , ayakları yere basmayan faaliyetler in,hayallerin peşinde koşulacağını  anlatıyor.İş dünyası adına bazı zorluklar olsa da sanatsal yaratıcılık açısından oldukça verimli bir yıl olabilir.Gerçekle illüzyonu ayırt etmek kolay olmayabilir.
Neptün ,2016 yılında ,13 haziran /19 kasım tarihleri arasında retro harekette olacağından söz konusu etkiler azalacaktır.
Plüton 2016
Pluton, 2016 yılına 15’oğlakta başlayacak ve yılı 18’oğlakta tamamlayacak.18 nisan / 26 eylül aralığındaki retro hareketi dışında pluton bu yıl 16 mart ve 26 haziran tarihlerinde Jüpiter’le yapacağı açılarla bu yıl şahane,zenginleştiren,iyi hissettirecek değişikliklere imkan verecek.Bu değişikliklerin size yansıması ise 15-18 derce oğlak burcunun haritanızda bulunduğu evin konularında olacak.
Merkür  2016
Merkür ,2016 yılında dört kez retro  olacak;
5 ocak/26 ocak arası oğlak burcunda,
28 nisan/22 mayıs arası boğa burcunda,
30 ağustos/21 eylül arası başak burcunda,
19 aralık 2016/8 ocak 2017 arası ise oğlak burcunda.
2015 te hava burçlarında gerçekleşen ,Merkür retro kuşağı bu yıl toprak burçlarına geçiyor ki bu da toprak elementi konularında gecikmeler,bekleyişler,aksaklıklar anlamına geliyor.Özellikle yılın beşte birini retro harekette geçirecek Merkür bu yıl para ve finans dünyasını  yakından etkileyecek. Borsalarda elektronik sistem sorunları ya da piyasaları ilgilendirecek başka aksaklıklar diğer yıllara göre daha sık görülebilir.Retro tarihlerinde finans sektöründe çalışanların iletişim sorunları ya da hataları yüzünden negatif maddi sonuçlar almaları,zarar yaratmaları söz konusu olabilir.Bu dönemde teknoloji ve internet girişimcilerinin de extra dikkatli olmaları önerilir.İş ile ilgili zaman ve para planlamalarınızı bu tarihler dışında yapmaya çalışınız.
Mars 2016
Yıla akrep burcunda başlayacak Mars bu yıl retro hareketi ile neredeyse 2 ağustosa kadar Yayda kalacak ki bu da bu yılın akrep ve yaylar açısından hem hareketli bir yıl olacağını hem de huzuru bulmakta zorlanılacağını gösteriyor.Retro harekette olacağı  17 nisan/29 haziran aralığında akrep ve yayların çok sabırlı olmalarını gerektirecek durumlar oluşurken genel olarak da bu burçlar haritanın hangi alanında yer alıyorsa o alanda herkes için bir enerji düşüklüğü işlerin ilerlemesinde yavaşlama söz konusu olacaktır.
Tutulmalar 2016
2016 yılında dört önemli tutulma gerçekleşecek;
8 martta 19’ balıkta tam güneş tutulması (super moon)
23 martta 3’ terazide halkalı ay tutulması
1 eylülde 9’ başakta güneş tutulması
16 eylülde 24’ balıkta halkalı ay tutulması
2016 nın Süper Ayları
8 mart balık yeni ayı
15 ekim koç dolunayı
14 kasım boğa dolunayı
13 aralık ikizler dolunayı

   Çığlık tablosunun mumya versiyonu

Güney Amerika'da Amazon bölgesinde mezar ve tapınak olarak kullanılan gizli bir yeraltı mağarasında bulunan 600 yıl öncesine ait bir düzine mumya, bilim dünyasında büyük heyecan yarattı.
Bir kadın mumyasının Norveçli ressam Edvard Munch'un ünlü "Çığlık" tablosunu çağrıştıran biçimde, korku ve dehşetten ellerini yüzüne kapatmış olarak bulunması yaşadığı o dehşet anını tüm çıplaklığı ile hissettiriyor.



Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, Türkiye, son 5 yılda konutta satılık fiyat artışı kira artışına göre en yüksek orana ulaşan ülke oldu. 2015 yılının 3'üncü çeyrek verilerine göre, 2010 yılı 100 baz alınarak yapılan endekste Türkiye'de konut fiyat artışının kira artışına oranı 142 oldu. Bir başka deyişle, son 5 yılda satılık evin fiyat artışı kira artışının yüzde 42 üzerinde oldu, yani konutta kira getirisi satılık fiyat artış hızını yakalayamadı.


"Tevekkülüm Halık'ımadır. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Salat ve selam Efendimiz Muhanned Mustafa'nın ve onun iyi, güzel ve temiz soyundan gelenlerin üzerine olsun. Her türlü noksandan münezzeh olan Cenab-ı Hak, yüce sultan, büyük hakan, ümmetlerin iradesine malik, Arap ve Acem meliklerinin efendisi, gazi ve mücahitlerin yardımcısı, kafir ve müşriklerin düşmanı, azgın ve inatçıların kahredicisi, zayıf, miskin ve fakir Müslümanların yardımcısı, denizlerin ve karaların sultanı, fetih babası, şehit Sultan Beyazıd oğlu, Sultan Mehmed oğlu Murad Han'ı, herkesin ölümü tadacağını ve ancak celal ve ikram sahibi Allah'ın baki kalacağını bilmeye ve Cenab-ı Allah'ın 'Sizleri dünya hayatı mağrur etmesin, gurur Allah'a mahsustur' sözünü mülahaza etmeye, Peygamberimizin, 'Vasiyet edecek mülkü bulunan Müslüman'ın vasiyeti yanında yazılı bulunmadıkça iki gece yatmaya hakkı yoktur' hadis-i şeriflerini sıkı sıkıya tutmaya muvaffak etti. Üç bin beş yüz filori Mekke fukarasına ve diğer üç bin beş yüz filori Peygamber Efendimizin şehri Medine fukarasına harcansın ve ondan beş yüz filori yine Mekke ahalisinden Kabe ve Hatim arasında toplanarak yetmiş bin kere la ilahe illallah kelime-i tevhidini zikredip, sevabını adı geçen vasiyet sahibine ita edenlere harcansın. Geri kalan iki bin filoriden beş yüzü Mescid-i Aksa'da Sahra kubbesinde yetmiş bin kere la ilahe illallah kelimesini ve defalarca Kur'an-ı kerimi okuyanlara harcansın. Yedi bin filorisi, vakfeden için her gün ve her gece, bu filori bitene kadar tecvitle Kur'an-ı kerim okuyanlara ve sevabını vasiyet edene ita edenlere harcansın. Ayrıca bin filori de yetmiş bin kere la ilahe illallah kelimesini zikredenlere ve sevabını vasiyet edene ve ita edene harcansın. Ve dahî vasiyet eyledik ki: Bir yakut yüzüğümüz vardır, bir yanında deliği olup, 95 bin akçeye alınmıştır. Vezni bir miskâlden ziyâdedir. Anı satalar ve kabrimiz yanında Kur'ân-ı kerim tilâvet edenlere sarf edeler, ta ki tükeninceye dek. Ve dahi vasiyet ederim ki: Bir elmas taşlı yüzüğümüzü dahi satıp, günde 70 bin kerre kelime-i tevhit çektireler. Bir nice gün buna devam edeler. Badehu satıp borcumuzu ödeyeler. Vücûdumu doğrudan doğruya toprağa gömün. Cenâb'ı Hakk'ın rahmeti, yağmuru üstüme yağsın. Hükümdarlar gibi üstüme kubbe yapmayın. Mezarımın çevresine Kur'ân-ı kerîm okuyanların oturması için yerler yapsanız yeter. Cuma günü defnolunmak arzumdur."
TBMM eski Başkanı Bülent Arınç'ın, bir televizyon kanalında kurucusu olduğu Ak Parti'ye yönelik yaptığı konuşma parti içinde tepki topladı.
Akşam'da yer alan habere göre; Dün Arınç'ın karşısında olanların bugün kullandığı bu ifadelerden dolayı kendisini alkışladığını vurgulayan AK Partili vekiller, Arınç'ı durup düşünmeye ve kendisini sorgulamaya davet etti. "Bu dava çok Brütüsler gördü" diyen vekiller Arınç'ı, R.Tayyip Erdogan ve Ak Parti'ye zarar vermeye çalışanların ağzıyla konuşmakla suçladı.